Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu'ndan yapılan açıklamada, "İstanbul daha fazla yapılaşamaz, daha fazla nüfus taşıyamaz, son kalan suyu, oksijeni, ormanları, tarım alanları sermayenin kar hırsına daha fazla kurban edilemez ve kentin belleği yok edilemez" denildi.
294 davacı tarafından Kanal İstanbul ve Yenişehir projesine karşı açılan ÇED iptal davasında mahkeme 5 yıl sonra yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verdi. Kanal İstanbul keşfi ve bilirkişi incelemesi bugün ve yarın gerçekleşecek. Keşif öncesinde Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) üyeleri ile Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi önünde açıklama yaptı.Açıklamaya, DEM Parti İzmir milletvekili İbrahim Akın ve eski CHP eski İstanbul milletvekili Ali Şeker de katıldı. "Bu proje Montrö Sözleşmesi'ni kadük bırakma projesidir"HKP MYK üyesi ve İstanbul İl Başkanı Pınar Akbina, "Kanal İstanbul" davasının İstanbul ve Türkiye için önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:"Bugün 'Talan İstanbul' için ikinci keşif yapılacak. HKP ve HKP Genel Başkanı Nurullah Efe adına keşfe katılmak için buradayız. Maalesef ülkemizi şu an yüzyılın felaketi AKP'giller iktidarı yönetiyor. Her geçen gün ülkemiz yeni felaketlere sürükleniyor. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) hızla devam ediyor. Biz bu projeyi sadece bir çevre katliamı olarak görmüyoruz. Bu proje aslında Montrö Sözleşmesi'ni kadük bırakma projesidir. Bu proje ABD'nin Karadeniz'i bir ABD gölüne çevirme projesidir. Biz hukukçular içeride yaşanan tartışmalardan dolayı geçen seferki keşfe katılmadık. Özellikle mahkeme başkanı tarafından beyanlarımız alınmadı. Mahkeme başkanı, 'Herkes bu projeyi biliyor' şeklinde beyanda bulundu. Reddi hakim talebinde bulunmuştuk. Ancak keşif yapıldı. Bilirkişi raporunda da bu projenin hem çevresel etkiler bakımından, hem tarihsel, hem su havzaları, hem ormanlarımız, hem canlılarımız için bir felaket olduğu ortaya çıkmıştı. Aradan 5 yıl geçti. Aslında hemen yürütmenin durdurulması yönünde karar verilmesi gerekir. Çünkü bu kararın verilmesi ivedidir. Mahkemelerimiz siyasi baskı altındadır, özgürce karar verememektedirler. Bu keşiften sonra acilen yürütmeyi durdurma kararı verilmelidir. Bu proje tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Eninde sonunda kazanan İstanbul halkı olacaktır.""Yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi kararıyla karşı karşıyayız"Keşif öncesi Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu da İstanbul Bölge İdare Mahkemesi önünde açıklama yaptı. Açıklamada, şunlar kaydedildi:"İstanbul'un ölüm fermanı Kanal ve Yenişehir projesine karşı açtığımız ÇED iptal davasında mahkeme neredeyse 5 yıl üzerine yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırmaya karar verdi. Kanala karşı mücadelemizin bir ayağı da Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu'na karşı açtığımız davalardır. Özetle; 2020 yılının başında verilen ÇED olumlu kararına karşı Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak 14 kurum ve 190 kişiyle birlikte ÇED olumlu kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle bir yurttaş davası açmıştık.Bizim davamızla birlikte birçok kurumun açtığı dava aynı idare mahkemesinde toplanarak davayı açmamızın üzerinden iki yıl geçtikten sonra bilirkişi incelemesi yapılmıştı. Bu bilirkişi raporunun ardında davamız uzunca bir süre mahkemeler arasında git-gele tabi tutulmuş, son olarak Danıştay 4.Dairesi mevcut bilirkişi raporuna rağmen geçtiğimiz yıl yürütmeyi durdurma konusunda karar vermeksizin daha önce alınan yüklü yargılama giderine ek olarak yürütülen davalardan tekrar, ayrı ayrı keşif-bilirkişi parası talep etmişti. Şimdi dava açılışının üzerinden neredeyse 5 yıl geçmişken yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi kararıyla karşı karşıyayız."Kanal bahane, rant şahane"2011 Yılında Erdoğan'ın 'çılgın proje'si olarak gündemimize giren Kanal İstanbul'a karşı İstanbul halkının mücadelesi projenin yapılmasını bugüne kadar durdurdu. İstanbul iktidarın yeni imar planları ile saldırı altındadır, Yenişehir Rezerv Yapı Alanı imar planları mahkeme tarafından iptal edildiği halde inşaatlar devam ediyor. 'Yenişehir Projesi' adı altında kentin en eski mahalleleri, köyleri, tarım alanları inşaat sermayesine yeni kazanç alanları yaratmak için devredilmektedir. Rezerv alan yasası ile halk yerinden edilip, lüks konut yapımı için alan açılmaktadır.Defalarca söyledik duymak istemeyenler için tekrar edelim, bu kanal ve yeni kent projesi; İstanbul'un daha fazla ormansızlaşması, son tarım alanlarının, göllerinin yok olması betonlaşma ile bir ısı adasına dönüşmesine neden olacaktır. Bunun sonuçları bölgenin tümünde hem insanlar hem de canlı yaşam için ciddi bir tehlike oluşturuyor. Bu proje gerçekleşirse, ormansız, susuz, türleri yok olmuş, denizi ve havası kirlenmiş bir Marmara Bölgesi olacağını biliyoruz.Bu proje İstanbul'a, doğaya, Marmara Bölgesi'ne, halka geri dönülmez zarar verecek. İstanbul daha fazla yapılaşamaz, daha fazla nüfus taşıyamaz, son kalan suyu, oksijeni, ormanları, tarım alanları sermayenin kar hırsına daha fazla kurban edilemez ve kentin belleği yok edilemez. Bütün ülke bunu söylerken kulaklarını tıkayanlar er ya da geç bu proje ile birlikte tarihe karışacaklar, biz kalacağız…"